Hep Aynı Hikâye
Şu: Hayatın anlamını arıyordum, biraz felsefe okudum. Hah hah ha! Felsefe bir işe yaramaz bayım, tıpkı diğer bilimler gibidir. Yolunu bulmak için basit bir el lambası bundan daha iyidir.
10 Mayıs 2016 Salı
Beni sen mahvettin Sartre
26 Nisan 2016 Salı
"Sorular"
sakallı / huzurlu / vakarlı / bir caminin şadırvanında henüz abdest almış / yüzü serin / doksan dokuzluk firuze tesbihini çekerek ezan-ı muhammediyi bekleyen arifin / bana söyleyeceği şeyler olmalı / ya kerim / ya metin / ya rahim / ya rahman
bana cevap ver
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
bana söyle / nedir / ellerimde biriken hüznü silkelemenin yöntemi
çaresi nedir için için ağladığım için tutulduğum ince hastalığın
bana söyle / bu dertten ölebilirim / ağrı kesici /
ateş düşürücü ve kas gevşetici öneriyor doktor /
oysa bana his gevşetici lazım / nereden bulabilirim
kurtulmak mümkün müdür bu şizofren çağın nosyonlarından / halüsinasyonlarından / depresyonlarından
ve ikna etmek mümkün müdür münker nekiri / örneğin bahis açsak /
hileli-cilalı borsa çağının hoşgürü trendlerinde / günah enflasyonlarından
kitaplara sığınarak kaçılabilir mi sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen sevgililerin anlayışsızlıklarından / kitaplara kaçırılabilir mi sevgililer / ya da kitaplardan sevgili kaçırılabilir mi tıpkı bir kız kaçırır gibi saraydan / insan bu hengamede kafayı kaçırabilir mi ya da / ne olup bittiğini anlamadan
söyle bana neden / neden ölmeyi beceremez insan /
yapayalnız geçirilmiş bir geceden sonra okunan sabah ezanlarının ardından
bana söyle / herkesin dilekçesinin bir nüshasında ‘aslı gibidir’ yazıyor da / nasıl bir fayda umulabilir / benim arzuhalimin altına ‘yaslı gibidir’ yazılmasından
sigara dumanları deva olmazsa bu kederli yalnızlığa /
ettiğim dualar şifa olmazsa / nedir kendimi bir metropolün
arka sokaklarında fütursuzca vurmaktan alıkoyabilmenin formülasyonu
bana söyle / yüz seksen derecedir diyorlar bir üçgenin iç açıları toplamı
/ ama / kaç derecedir acaba / bir insanın iç acıları toplamı/
hiç hesaplayan var mı bunu
peki aristodan / ya da en iyisi pisagordan bir asist yapsak / kurtulabilir miyiz acaba bu sefil kompozisyonu
söyle bana nedir / yosmadan geçilmeyen bir kentin
sokaklarından kusmadan geçebilmenin yolu
söyle bana ne kadar geçerlidir şimdi / haramdır diye ahkam kesen softanın fetvası / hangi kutsal kitapta yüklenir insanın zayıf sırtına / işlemediği suçların cezası / söyle bana nedir / o yosmaların yeşil gözlerine duyduğum ilginin kimyası
fizik kurallarından haberi var mıdır peki / kafelerde kola içen beli açık kızların / sebep olduklarının farkında mıdırlar acaba / yere dökülmesine gökteki yıldızların
yârçekimi kanununa uygun mudur / bûselik makamında beste çalabilmesi /
tırnakları ojeli hırsızların
neden böyle yakar / yıkar / viran eder / perişan eder / besteler / şarkılar beni
ve hangi yasadışı şarkı / tasadışı edip gönlümü / zarif bir arif kılar beni /
Ömer Faruk Dönmez
Bir Kitap Bir Balta
Sf. 105
İz yayıncılık 2009
Sizi hapsediyorum ey insanlar!
Rahatlarını bozuyorum. Alışmadıkları şeyler yapmalarını istiyorum.
Kaçık olduğumu düşünüyorlar. Kaçık olan kendileri.
O halde şimdi yeni bir karar alıyorum: buradan kaçmak için plan yapmaktan vazgeçtim.
Bunun yerine yine ters bir şey yapacağım ve herkesi bu deliğin dışına hapsedeceğim.
Sizi hapsediyorum ey insanlar!
Beni tıktığınız bu deliğin dışına hapsediyorum sizi!
Orda ne haliniz varsa görün!
"Kaçık"
Hep Ayı Hikâye, sf. 56
Ömer Faruk Dönmez
12 Nisan 2016 Salı
"kaza süsü verdiğim cinayetler" ya da "hikâye süsü verdiğim vaazlar"
16 Mart 2016 Çarşamba
"Mutsuzuz anasını satayım! Biz mutsuzuz!"
13 Mart 2016 Pazar
"Bir mitoloji kahramanı değilsen..."
10 Mart 2016 Perşembe
"canımdan çok sevdiğim sevgili balıklarıma / denizin dışında da bir hayat olduğunu anlatmak istedim..."
Bir Kitap Bir Balta
27 Şubat 2016 Cumartesi
"Ortaya Karışık"
Her şeyin böylesine birbirine girebileceğini doğrusu tahmin etmemiştim.
Ortalık bir
anda toz duman oldu. Her şey birbirine karıştı. Bu bir rüya mı? Kâbus
demeliydim. Evet, bu bir kâbus mu? Küçük bir çocuktum. Ne zaman geldim otuz iki
yaşıma? Durum bir hayli karışık aslında. Yağmur yağıyor. Seller akıyor. Arap
kızı görevinin başında. Allahım sen aklımı koru. Arkadaşlar da tıpkı o Arap
kızı gibi uslu uslu oturup yağmuru seyretselerdi ya! O zaman işler bu kadar
karışmazdı. Peki ne yaptılar? Kayboldular. Kim? Arkadaşlar. Nereye kayboldular?
Elinin körüne. Efendim? Yaa efendim tabi! Ben de cümle âleme kafa tutuyorum
işte. O kadar. İtaat. Kariyer. Saat. Bariyer. Şişli. Sarıyer. Vefa. Cefa. Aman
aman, benden uzak dursunlar da. Gölge etmesinler, başka ihsan istemez. Ne
Şam'ın şekeri ne Arap'ın yüzü. Yorgan gitti kavga bitti. Yorgan yüzü. Yastık
kılıfı. Yoğurtlu patlıcan kızartması. Belirtisiz isim tamlaması. Ne diyorsun?
Galiba sayıklıyorum. Bir de, bundan iyisi Şam'da kaysı, diye bir şey var. Sonra
Şam fıstığı var. Antep fıstığı var. Şam galiba Suriye'nin başkentiydi. Biraz
coğrafya çalışsam iyi olacak. Halep ordaysa arşın burada. Halep nerde? Tahran.
Bağdat. Yorgan gitti… Yanlış efendim: bazı kavgalar yorgan gittikten sonra
başlıyor asıl.
Cümle âleme
kafa tutuyorum!