10 Mart 2016 Perşembe

Zeki Bulduk: "Baltasını taşkafalara vuruyor!"

Türk öyküsü rahatsız! Tüm kolaycı anlatıcılara inat rahatsız yazarlar da var. Ömer Faruk Dönmez, popülist dünyaya inat sesleniyor: "Akletmez misiniz?!'

Bay Cezmi C., Bir Sinek Olarak Uyanırsa…


Bir kitap bir balta olarak kullanılabilir mi?
Eğer ruhumuzdaki çıkıntıları  yontacaksa, kitabın balta olarak görülmesinde sakınca yok!
Heykeltıraş, yaptığı  eserle övünmezmiş. Eserin taşın içinde olduğunu, birkaç çekiç darbesiyle o eseri yerinden çıkardığını söylermiş. Üzerindeki taş parçalarını almaktan öte bir iş yapmadığını söyleyen heykeltıraş mütevazıdır.

Bir Kitap Bir Balta adlı  öykü kitabının yazarı Ömer Faruk Dönmez de bu açıdan baktığımızda mütevazı. Öykülerinin sadeliği ve içerisinde saklanan kaya gibi sert sorularla da mütevazı.
Türk öyküsü hakkında cüsseli sözler edemem. Lakin, öykü serüvenimizle “Batı Serüvenimizin” akrabalığını inkar da edemem. Zira, hikayemizin Tanzimat’la birlikte hayatımızda “öykücük” adaları meydana gelmeye başladı. Batı tarzı öykü, batı tarzı yaşam, batılı okuma ve yazma biçimleri derken zihnimizde ciddi “yırtılmalar” oldu. En sarih düşünen insanlarda dahi “batı açmazı” karşısında tavır geliştirmek namına “medeniyet yürüyüşümüz” sekteye uğradı. Adeta “savunma hattına” çekilen insanların zihniyle bakmaya başladık hayata.
Ömer Faruk Dönmez’in Bay Cezmi C. Karakteri bu açmazın bir ürünüdür. Sinek, tabii olanın bittiği, yapay olanın başladı zamanları haber verir. Son Görev, ölümü hayatından kovan insanların sürreel bir anlatımıdır adeta. Diğer öykülerde ise yoğun bir kara mizah vardır. Belki de bu Ömer Faruk Dönmez’in Cafcaf’taki Hamza karakterinin aforizmalarıdır.

Oğuz Atay Cesareti


Ömer Faruk Dönmez, yeni bir yol mu açıyor? Hayır. Oğuz Atay, Franz Kafka, Yusuf Atılgan’ın mü’min hali var sanki karşımızda. Ama, soru sormaktan, eleştirmekten çekinmeyen, hemen kabul etmeyen, hayat denilen bu oyunu ciddiye alan, düşüne taşına yazıya yaklaşan bir öykücü var karşımızda. Keyif olsun diye değil de, kahramanlarının tabiriyle “insanlara hakikati anlatmak için yazan” bir yanı var. Ama,” hakikati ben buldum, alın işte budur!” biçiminde değil; soru sormayan, kaygılanmayan, düşünmeyen kahramanları değil de tüm bu eylemleri yapan mizah gücü yüksek kahramanları dillendirerek yapıyor işini.
Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırmasına benzeyen bir yan var özellikle adlarını verdiğim öykülerde: Modernizme, yapaylığa, alışkanlıklara saldıran kahramanlar üretiyor Ömer Faruk Dönmez. Bunu yaparken ise öykü sınırlarının dışına çıkıp, mesel, hikmet, masal ya da didaktik öykü anlatımı yapmıyor. 


Rahatlara Batacak Kelimeler

Ciddi okumalara açık okuyuculara kapılarını açan bir eser: Bir Kitap Bir Balta. Mesela rahat okunamayacak bir rahatsızlık var bünyesinde. Gürültüden, televizyondan, keyif almaya yatkın hallerden uzakta; hatta aç karnına okunacak bir kitap. Zira, Oğuz Atay’ın, Tehlikeli Oyunlar’ında olduğu gibi, okuyucuyu tam karşısına alan bir metin!
Kavga etmeden okunamayacak olan eser, bir baltanın kuntluğunda vuruyor “alışkanlıklarımıza, arzularımıza, yalanlarımıza.” Halil Cibranvari söylevler de var kitapta. Kitabı naif kılan bu söylevler bir Cuma vaazından ziyade bir dertleşme, insanlık hikâyemizin ne kadar da acizleştiği, insanın ne kadar da kendini unuttuğu temasına yoğunlaşıyor…

İnsan değil, yurttaş isteyen sistemler, şartlanmalarla Pavlov’un köpeğine dönenler, ne aradıklarını unuttuklarını da unutanlar, ezberlenmiş yalanlar duydukça mutlu olanlar, mutlu olmak için yaşayanlar, ahreti kazanacağına inanarak yaşadığını zannedenler… yani, Ömer Faruk Dönmez’in öyküsü kolay lokma değil! Bugüne kadar öykü namına yenilen dolmaların üzerine ağır kaçacağını düşündüğüm bir eser…
Dünyanın üzerimize döktüğü çöplerden sıyrılıp aynamıza bakmayı öneren bir yanı var Bir Kitap Bir Balta’nın. Meselenin “nezahati lisaniye” olmadığını, hatta mutlulukta olmadığını, cennete gideceğiz nasıl olsa ,deyip kestirmek olmadığını; salim bir kafayla, dingin bir halde iki dakika düşünmekle “meselenin, unuttuğumuzun” bulunup çözüleceğini anlatan bir derviş diliyle yazılmış bir eser…”Günde en az bir insana bu ülkenin en büyük sorunu sensin!” diyen cümlesini okumak için dahi olsa bu baltanın altına boynumuzu uzatmakla en fazla fazlalıklarımızı kaybederiz. 

Zeki Bulduk
Dünya Bizim
31 Aralık 2009 Perşembe





http://www.dunyabizim.com/omerfarukdonmez/2581/baltasini-taskafalara-vuruyor.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder