16 Nisan 2016 Cumartesi

"Hamza" Üzerine

Meryem Betül Altuntaş
04.04.2012
kitaphaber.com

"Ben Hamza; kaldırımlarda yürür, ülkemin sorunlarını çözerim. Mahcup delikanlıyımdır, fakat acayip de öfkeliyimdir hani. Evet, biz Anadolu çocukları susmayı ve sabretmeyi iyi biliriz. Fakat damarımıza basılırsa, adamın anasını ağlatırız evelallah. Emperyalistlere duyurulur. Aslı gibidir. Mühür ve İmza: Anadolu Çocuğu Hamza." (sh 51)

"Kimim ben? Hamza'yım. Gelin sizi ham yapayım. Dört yıldır sınava giren bir zavallıyım. 21 yaşındayım. İmam Hatip mezunuyum. Hani mahcup ve onurlu çocuk. (Hani koşu bittikten sonra da koşan at..) İşte o benim. Sabah dersaneye, akşam eve giderim. Laf aramızda müthiş kitap okurum. Edebiyatsever. Kitapsever. Ha, bir de reklamsever. (tövbe estağfullah.) Anladık anladık. Bu hayatın anlamı nedir? Niçin yaşıyoruz? Sen onu söyle. Bu soruya cevap bulamamış milyonlarca ahmak var. Hatta bu soruyu kendine bir kez olsun sormamış milyonlarca ahmak var!" (sf 14)


"Ben masum Anadolunun saf çocuğu Hamza, dört yıldır üniversite sınavını kazanamıyorum. Ve sizi temin ederim bu, aptal olduğum anlamına gelmiyor! Çarkına tükürdüğümün sistemi... Öhhö öhhö.. Pardon. Nezaketimizden taviz vermeyelim. Herşeye rağmen asaletimizi muhafaza edelim. Muhtaç olduğun kudret nerededir biliyorsun. Biliyorum tabi.. A grubu RH pozitif. Halis türk kanı. Ah baba ah! Yaktın beni. Adımı Hamza koyduğun yetmezmiş gibi, bir de tuttun İmam Hatip lisesine yolladın. Hayatım kaydı. Neymiş efendim? Dinine vatanına bağlı... " (sf 22)

Durun! Durun biraz daha.. Hamza'yı tanıdınız sayılmaz henüz bu kadarla. Ah, tanısak ne olur ki demeyin. Sizden bahsediyor, bizden! Hepimiz biraz Hamza'yız aslında. Evet, sizlere sesleniyorum. Öğretim sıralarında dirsek çürütenler! Sınavdan çıkıp şadırvanda abdest alarak namaza yetişenler! Modernizmin çarkına direnenler! Rahatsızlar! Dertliler! İstenilen dindar gençlik temasının alt yapısını dolduracak kült karşınızda!

Abiler! Ablalar! Sizler de bir baksanız buraya. 'Ah ilim irfan haya edep kalmamış.' diyerek yakınmayı bırakın biraz. Öyle küçük de görmeyin Hamza'yı. Hem ne olmuş yani 4 yıldır sınavı kazanamadıysa? Emperyalist, kapitalist, modernist zihniyete köle olduktan sonra adının şirket logolarında yazmasının ne yararı olur ona? Hamza öyle alelade bir lakaba prim verecek çocuk değildir. Düşünür Hamza. Ve sorgular, sigaya çeker.


"İnsanlar beni deli ediyor! Yaşama amaçları: barınma, beslenme, üreme! Etrafımdaki insanlara bakıyorum da, daha büyük bir ev, daha lüks bir araba, daha lezzetli yiyecekler falan fişman. Kapitalizm! Ey insanlar. Canlarım. Ciğerlerim. Kim uyuttu sizi? Hangi kötü kalpli büyücü yedirdi size bu zehirli elmaları? Ulan hadi biriniz uyumuş olsanız, öpüp uyandıracağım ama, herkese yetişemem ki! Kapitalizmin beşiğinde ölüm uykusu! E bebeğim eeee ee e! Dandili dandili dastana/ Danalar girmiş bostana/ Kov bostancı danayı/ Yemesin lahanayı. Ne için yaşıyorsun? Hayatın anlamı nedir? Sabah işe gidiyor, akşam eve dönüyorsun. Ulan danalar da sabah çayıra gidiyor, akşam dönüyor. Sen hiç akşamları ahırında kitap okuyan bir dana gördün mü? Varoluş gizemini çözmeye çalışan bir dana? Hayır. Göremezsin. Neden? Çünkü danalar hayatın anlamını bilmeden yaşar. Peki insan ne için yaşar? Lahana için mi? " (sh 54)

Hem zaten sonunda (kitabın da sonunda) kazanıyor sınavı. Hem de istediği bölüm. 'İstanbul edebiyat!' He, anladık. Problem zekasında değil. Fakat gitmiyor üniversiteye. Çünkü istediği şey, Meczup amca ile karşılaştıktan sonra değişir. Gitmez tabii, sorguluyor ve farkediyor çünkü. "İnsanların paraya, kariyere, statüye taptığı bir dönemde, artık daha erdemli, daha farklı tercihlerim var benim. Onların istediği gibi değil; Allah'ın istediği gibi bir insan olmaya karar verdim. Ha, üniversiteye gidenler hep onların istediği gibi mi oluyor? Bilemem. Benim şahsi tercihim bu." Peki neden böyle yaptın şimdi Hamza? "Emperyalizm/ kapitalizm/ modernizm denen sistemin içine ne kadar girersek, kendimiz olmaktan o kadar uzaklaşıyoruz. Ben, kendim olmaya karar verdim: kendim kalmaya karar verdim. Ben Hamza'yım. İnsan kalmak istiyorum. Evet. Dağılın ulan. " (sh 131)

Meczup amcalar da olmasa.. Neyse. Sever misiniz meczupları? Yoksa gülüp geçer misiniz? Sevin bence. Ben de meczup olmalıydım diye düşünüyorum bazen. Sonra sinirleniyorum, gerçekleri rahatça söylemek için illa meczup mu olmalıyız ya hu? Deli olalım yani? Deli diye mi anılalım ilelebet? Sonra İbrahim Tenekeci cevap veriyor oradan bir yerden. "Deli sizsiniz. Böyle bir çağda akıllı kaldığınız için." Aha! Bir paradoks daha. Neyse, Hamza'ya dönelim. Hamza'nın Meczup Amca ile nasıl tanıştığına. Yağmurlu bir günde yaklaşır, kulağına fısıldar Hamza'nın. "Allah'tan başka ilah yok mudur?" "Yoktur" diye cevap verir Hamza hızlıca. "Şirk nedir?" der bu kez. "Allah'a eş koşmaktır." dese de, meczup amca golü ağlara fırlatır. "Madem Allahtan başka ilah yoktur; o halde insan şirke nasıl düşer?" Burada bir nefeslenelim. Çalışmadığımız yerden mi sordu ne?

Hamza da durakladı. İçinden mırıldanıyor. "Kelama giriş. Kelam dersi için yaşım daha çok küçük hocam; girmeyelim böyle mevzulara. Ufal da cebime gir ulan: eşşek kadar oldun, yirmi bir yaşındasın. Üstelik İmam Hatip mezunusun. İyi de, alt yapımız sağlam değil kardeşim; mektep medrese mi gördük biz. Bu okullarda bu kadar olur. İyi eğitilmedik işte. Ali topu tut, iki kere iki dört eder, yaşasın cumhuriyet! Eğitim bizde budur yani!" Meczup amca birden "Yatsıdan sonra gel, anlatayım" diyor. Hamza ani davete şaşırıyor. "Haydaaa! Bunca insan arasında beni seçti iyi mi. Anlaşılan iyice ihtiyarladı ve görevi bana devredecek. Oğlum Hamza sana da bu yakışırdı zaten. Vatan senden hizmet bekler. Mahallenin kadrolu delisi olacaksın; daha ne. Devlet maaş vermez; ama millet aş verir. Bak şimdi başıma gelene. Düriyemin güğümleri kalaylı. Fistan giymiş etekleri alaylı. Ulan şimdi sırası mı türkünün?" (sh 66)

Yatsıdan sonra gider mi acaba Hamza? Zaten huysuz adamın teki. Bir de bu iş çıktı. Hakikaten, neden böyle geçimsiz bu? " Neden böyle geçimsizim? Hah. Dindar arkadaşlar bile beni radikal buluyorlar. Neden? Tabi tabi. Siz sisteme entegre olun; sonra da zavallı Hamza'yı radikal bulun. İyi numara! Peki arkadaşlar. Peki dindaşlar. Peki kardaşlar. Peki yoldaşlar. Hamasete bağladım sonunda. Kışkışlayın beni, dışlayın beni. İşinize gelmiyorsa, haşlayın beni. Aykırı bir motif olarak işleyin beni. Entel bir armut sayılırım, dişleyin beni. Kendi kabuklarımı soyarken düşleyin beni. Uslanmaz devrimci diye fişleyin beni. İdam edin, mapuslara atın, vurun, şişleyin beni. Şeytan azapta gerek, taşlayın beni. Zırvalamaya başlarsam, sıvazlayın sırtımı, pışpışlayın beni. Bakın sonunda hicvettim kendimi, haydi nolur alkışlayın beni. Huzurlarınızda Hah ha Hamza. Sahnelerin yıldızı. Piyasanın çuvaldızı. Evli olmadığı için henüz yok baldızı. Hah ha. Oğlum Hamza coştun yine, ne yapıyorsun? Ne yapacağım: toplumcu gerçekçi ironi yapıyorum, melodramatik parodi yapıyorum. Edebiyat çevrelerinde hoş karşılanmayacak bir dil ve üslup buldum kendime. Otuz sene sonra anlaşılmaya karar verdim. Hem öyle daha havalı duruyor. " (sh 71) Aklıma, derdi ne bunun böyle bu kadar diye bir soru düşüyor ki, gecikmeden cevap geliyor. "Hamza, derdin nedir o zaman? Hamza der, din nedir o zaman?"

Evet, dertlidir Hamza. Dert onu söyletir böyle. 21 yaşındadır ama, lüzumsuz tefrikanın hiç bir fayda sağlamadığının farkındadır. Birileri bir şekilde grup veya fırka olacaktır elbette fakat, bunların da üstünde olması gereken bir şey vardır, o: birlik ve istişaredir Hamza'ya göre. Gariptir Hamza. Ailesi de bir gariptir. Babası 9 kardeştir. Her bir amcası ayrı telden çalar. Sizin için bir özet geçersek, biri Erbakancı, biri Ülkücü, biri Mücadeleci, biri Süleymancı, biri İrancı, biri BBPli, biri AKPli, biri Nurcu, biri Kaynaklara dönelim'ci. Hamza bunları YARAMAZOV KARDEŞLER diye isimlendiriyor. Fena da değil.

Hamza böyle söyleyince amcaları kızıyor. Madem bizi beğenmiyorsun sen de bir cemaat kur diyorlar. Hamza da kızıyor o zaman: " Ulan hepiniz Kuran ve Sünnet diyorsanız, niçin birleşmiyorsunuz? Derdim şu değil. Herkesin cemaati tarikati yine kendinin olsun. Herkes Allah'a yine bildiği yoldan gitsin: eyvallah. Bu rahmettir. Fakat cemaatler üstü bir kardeşlik bilinci şart değil mi? Bir şura kurulacak, meseleler istişare edilecek. Madem kaynak aynı. Madem hedef aynı. Çok mu zor? "(sh 82)

Sorun ne o zaman? Problem kimde? " Bizim dindarlığımızın neyi eksik biliyor musun oğlum Hamza? Neyi? Dini boyutu eksik." Ve bir yerde müslümanlara sesleniyor Hamza.(Keşke, tüm gençlik böyle düşünse.) "Ey insanlar! Bir müslüman olarak ben, kurtuluşunuz için bir imkan olmak üzere yaşıyorum. Beni iyi değerlendirin. Bir fırsatım ben. Yararlanın benden. Yarın pat diye ölürsem, elimizden kaçırdığınıza pişman olursunuz, söyleyeyim. Ah. Şaka yaptığımı zannedip gülüyorlar. Ciddi olduğumu insanlara nasıl anlatsam? " (sh 97)

Hamza oğlum, yine neler söylüyorsun? "Valla aslında çok derin şeyler söylüyorum. Üç cümlede otuz üç gönderme yapıyorum. Akşamları televizyonun karşısına oturup saatlerce dizi film izleyen ve hayatı boyunca toplam üç kitap okumamış bir adam, anlattıklarımı karışık buluyor. Hah! Sevsinler! Sen aynanın karşısına geç de saçlarını karışık bul. Nuri Pakdil'i, Sezai Karakoç'u, İsmet Özel'i okumamış adama ben ne anlatayım kardeşim. Hah ha. Ve karşınızda Hah ha Hamza! Hah ha Hikmet'in amcasının oğlu ve İslamcı sürümü. 2009 model. Sınıfının lideri. Hah ha Hamza. Hah ha hapşu! diyecekmiş gibi oluyor ama aldırmayın siz. Bayiinizden ısrarla isteyiniz. Vermezse kavga çıkarınız. Ona gününü gösteriniz. Ulan bayii, deyiniz, nasıl olur da Hah ha Hamza olmaz sende? Belediyeyi arayın yıksınlar burayı. Yerine park yapsınlar." (sh 68) Haydaa. Çiçek böcek edebiyatı yapmak varken gene gönderme yaptın. Başına bir şey gelecek göreceksin. "Bir adam, yazdıkları yüzünden başı derde girmedikçe yazar sıfatıyla dolaşmasın ortalıkta. Ayıp diye bir şey var." (sh 135)

Kafka: Kitap içimizdeki donmuş değerleri parçalayacak bir balta olmalıdır. derdi. O hesap sanırım. Valla Hamzacığım, özellikle öğrencileri tam da YGS üzeri iyice yumrukladın, sarstın zaten. Ne yapacak çocuklar? Sınavlara çalışsınlar dünyayı kurtarmaya mı? " İyi dersler arkadaşlar. Saaaağol. Türküm. Doğruyum. Çalışkanım. İlkem. İkilem. Dilemma. Elma. Newton. Yerçekimi kanunu. Yerdekiler göktekilerin kanununu unutunca karıştı koca dünya. Hey gidi koca dünya. Bazen diyorum ki bizim kafamızı neden böyle ıvır zıvır şeylerle dolduruyorlar? Sonra hemen buluyorum cevabı: Sürekli bunlarla meşgul olan genç düşünemez! Ulan bizi kim yönetiyor, nasıl yönetiyor, kimliğimizi ve kültürümüzü koruyabiliyor muyuz, emperyalizm nedir vesaire.. SBS, ÖSS derken... aileler de çıldırdı. Üniversiteyi kazan ve iyi bir iş bul diyorlar çocuklarına. Ee ne var bunda? Dindarlar üniversiteye gitmesin mi birader? Anladım ama, gösterdikleri tek hedef bu. Çocuklarına " şehid olma " ülküsü kazandıran kaç aile tanıyorsunuz? Oysa hadisi şerife göre, cihada katılmadan veya cihad niyeti taşımadan ölen kişi münafıklıktan bir şube üzere ölmüş olur. Dörtlük:

Ders çalışadursun Hamza./
Yerle bir oldu Gazze./
Test çözmeyi biliriz fakat,/
Cihadı öğretmediler bize./

Ağlamak üzeresin sanki Hamza? Yirmi bir yaşında delikanlı adamsın, ağlanır mı? " Yirmi bir yaşındayım ama delikanlı falan değilim. Delikanlı olsam İstanbul'u geri alırdım. Delikanlı olsam Roma'ya dikerdim gözlerimi sonra. Hah! Oysa ben burnumun ucunu görmekten acizim. Kuklaya çevirdiler beni şerefsizler. İplerim ellerinde. Dershane, sınav, üniversite.. Tek marifetim test çözmek. İstanbul'u kaybettim. Bağdat'ı kaybettim. Kudüs'ü kaybettim. Hedefim süfli: iyi bir fakülte, yüksek maaşlı bir iş, mümkünse güzel bir eş, sonra da güzel bir ev, son model araba, çor çocuk falan.. Kim düşürdü lan beni bu hale? Ağlamak istedim ağlayamadım. Damarlarımda erkek kanı. Kemirgen dişiler dişliyor rüyalarımı. Kotlu makyajlı kemirgenler.. Modern fareler.. Amcalarım haftada bir vakıf toplantısında rahatlatıyor vicdanlarını.. Ve tabi Filistin için mayhoş yardım kampanyaları.. Başörtülü yengeler kermeslerde yaş pastaların kremasıyla sarıyor Gazzeli çocukların yaralarını.. Ben Hamza.. Yirmi bir yaşındayım. Kova kova acı çekiyorum keder kuyularından. Sizin bundan haberiniz var mı?" (sh 214)

İnsan, yarası yarasına denk geleni anlar Hamza.. Tıpkı bizi, bizimkileri anlatıyorsun, haberimiz olmaz mı? Herkesin Raskolnikov'dan, Olric'den bir sızısı var iken, islamcı gençliğin sızısı da, sızına denk düşer elbet.. Emperyalistlerin en çok korktuğu şey nedir Hamza? "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna, "Şehit olacağım." cevabı veren neslin yetişmesidir."
Öyleyse; gazamız mübarek olsun.

İyi Okumalar!

Hamza
Ömer Faruk Dönmez
İz Yayıncılık
224 Sayfa

Alıntı sayfası: http://www.kitaphaber.com.tr/hamza-omer-faruk-donmez-k933.html


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder