Meryem Betül Altuntaş
04.04.2012
kitaphaber.com
"Ben Hamza; kaldırımlarda yürür, ülkemin sorunlarını
çözerim. Mahcup delikanlıyımdır, fakat acayip de öfkeliyimdir hani. Evet, biz
Anadolu çocukları susmayı ve sabretmeyi iyi biliriz. Fakat damarımıza basılırsa,
adamın anasını ağlatırız evelallah. Emperyalistlere duyurulur. Aslı gibidir.
Mühür ve İmza: Anadolu Çocuğu Hamza." (sh 51)
"Kimim ben? Hamza'yım. Gelin sizi ham yapayım. Dört
yıldır sınava giren bir zavallıyım. 21 yaşındayım. İmam Hatip mezunuyum. Hani
mahcup ve onurlu çocuk. (Hani koşu bittikten sonra da koşan at..) İşte o benim.
Sabah dersaneye, akşam eve giderim. Laf aramızda müthiş kitap okurum.
Edebiyatsever. Kitapsever. Ha, bir de reklamsever. (tövbe estağfullah.) Anladık
anladık. Bu hayatın anlamı nedir? Niçin yaşıyoruz? Sen onu söyle. Bu soruya
cevap bulamamış milyonlarca ahmak var. Hatta bu soruyu kendine bir kez olsun
sormamış milyonlarca ahmak var!" (sf 14)
"Ben masum Anadolunun saf çocuğu Hamza, dört yıldır
üniversite sınavını kazanamıyorum. Ve sizi temin ederim bu, aptal olduğum
anlamına gelmiyor! Çarkına tükürdüğümün sistemi... Öhhö öhhö.. Pardon.
Nezaketimizden taviz vermeyelim. Herşeye rağmen asaletimizi muhafaza edelim.
Muhtaç olduğun kudret nerededir biliyorsun. Biliyorum tabi.. A grubu RH
pozitif. Halis türk kanı. Ah baba ah! Yaktın beni. Adımı Hamza koyduğun
yetmezmiş gibi, bir de tuttun İmam Hatip lisesine yolladın. Hayatım kaydı.
Neymiş efendim? Dinine vatanına bağlı... " (sf 22)
Durun! Durun biraz daha.. Hamza'yı tanıdınız sayılmaz henüz
bu kadarla. Ah, tanısak ne olur ki demeyin. Sizden bahsediyor, bizden! Hepimiz
biraz Hamza'yız aslında. Evet, sizlere sesleniyorum. Öğretim sıralarında dirsek
çürütenler! Sınavdan çıkıp şadırvanda abdest alarak namaza yetişenler! Modernizmin
çarkına direnenler! Rahatsızlar! Dertliler! İstenilen dindar gençlik temasının
alt yapısını dolduracak kült karşınızda!
Abiler! Ablalar! Sizler de bir baksanız buraya. 'Ah ilim
irfan haya edep kalmamış.' diyerek yakınmayı bırakın biraz. Öyle küçük de
görmeyin Hamza'yı. Hem ne olmuş yani 4 yıldır sınavı kazanamadıysa?
Emperyalist, kapitalist, modernist zihniyete köle olduktan sonra adının şirket
logolarında yazmasının ne yararı olur ona? Hamza öyle alelade bir lakaba prim
verecek çocuk değildir. Düşünür Hamza. Ve sorgular, sigaya çeker.
"İnsanlar beni deli ediyor! Yaşama amaçları: barınma,
beslenme, üreme! Etrafımdaki insanlara bakıyorum da, daha büyük bir ev, daha
lüks bir araba, daha lezzetli yiyecekler falan fişman. Kapitalizm! Ey insanlar.
Canlarım. Ciğerlerim. Kim uyuttu sizi? Hangi kötü kalpli büyücü yedirdi size bu
zehirli elmaları? Ulan hadi biriniz uyumuş olsanız, öpüp uyandıracağım ama,
herkese yetişemem ki! Kapitalizmin beşiğinde ölüm uykusu! E bebeğim eeee ee e!
Dandili dandili dastana/ Danalar girmiş bostana/ Kov bostancı danayı/ Yemesin
lahanayı. Ne için yaşıyorsun? Hayatın anlamı nedir? Sabah işe gidiyor, akşam
eve dönüyorsun. Ulan danalar da sabah çayıra gidiyor, akşam dönüyor. Sen hiç
akşamları ahırında kitap okuyan bir dana gördün mü? Varoluş gizemini çözmeye
çalışan bir dana? Hayır. Göremezsin. Neden? Çünkü danalar hayatın anlamını
bilmeden yaşar. Peki insan ne için yaşar? Lahana için mi? " (sh 54)
Hem zaten sonunda (kitabın da sonunda) kazanıyor sınavı. Hem
de istediği bölüm. 'İstanbul edebiyat!' He, anladık. Problem zekasında değil.
Fakat gitmiyor üniversiteye. Çünkü istediği şey, Meczup amca ile karşılaştıktan
sonra değişir. Gitmez tabii, sorguluyor ve farkediyor çünkü. "İnsanların
paraya, kariyere, statüye taptığı bir dönemde, artık daha erdemli, daha farklı
tercihlerim var benim. Onların istediği gibi değil; Allah'ın istediği gibi bir
insan olmaya karar verdim. Ha, üniversiteye gidenler hep onların istediği gibi
mi oluyor? Bilemem. Benim şahsi tercihim bu." Peki neden böyle yaptın
şimdi Hamza? "Emperyalizm/ kapitalizm/ modernizm denen sistemin içine ne
kadar girersek, kendimiz olmaktan o kadar uzaklaşıyoruz. Ben, kendim olmaya
karar verdim: kendim kalmaya karar verdim. Ben Hamza'yım. İnsan kalmak
istiyorum. Evet. Dağılın ulan. " (sh 131)
Meczup amcalar da olmasa.. Neyse. Sever misiniz meczupları?
Yoksa gülüp geçer misiniz? Sevin bence. Ben de meczup olmalıydım diye
düşünüyorum bazen. Sonra sinirleniyorum, gerçekleri rahatça söylemek için illa
meczup mu olmalıyız ya hu? Deli olalım yani? Deli diye mi anılalım ilelebet?
Sonra İbrahim Tenekeci cevap veriyor oradan bir yerden. "Deli sizsiniz.
Böyle bir çağda akıllı kaldığınız için." Aha! Bir paradoks daha. Neyse,
Hamza'ya dönelim. Hamza'nın Meczup Amca ile nasıl tanıştığına. Yağmurlu bir
günde yaklaşır, kulağına fısıldar Hamza'nın. "Allah'tan başka ilah yok
mudur?" "Yoktur" diye cevap verir Hamza hızlıca. "Şirk
nedir?" der bu kez. "Allah'a eş koşmaktır." dese de, meczup amca
golü ağlara fırlatır. "Madem Allahtan başka ilah yoktur; o halde insan
şirke nasıl düşer?" Burada bir nefeslenelim. Çalışmadığımız yerden mi
sordu ne?
Hamza da durakladı. İçinden mırıldanıyor. "Kelama
giriş. Kelam dersi için yaşım daha çok küçük hocam; girmeyelim böyle mevzulara.
Ufal da cebime gir ulan: eşşek kadar oldun, yirmi bir yaşındasın. Üstelik İmam
Hatip mezunusun. İyi de, alt yapımız sağlam değil kardeşim; mektep medrese mi
gördük biz. Bu okullarda bu kadar olur. İyi eğitilmedik işte. Ali topu tut, iki
kere iki dört eder, yaşasın cumhuriyet! Eğitim bizde budur yani!" Meczup
amca birden "Yatsıdan sonra gel, anlatayım" diyor. Hamza ani davete
şaşırıyor. "Haydaaa! Bunca insan arasında beni seçti iyi mi. Anlaşılan
iyice ihtiyarladı ve görevi bana devredecek. Oğlum Hamza sana da bu yakışırdı
zaten. Vatan senden hizmet bekler. Mahallenin kadrolu delisi olacaksın; daha
ne. Devlet maaş vermez; ama millet aş verir. Bak şimdi başıma gelene. Düriyemin
güğümleri kalaylı. Fistan giymiş etekleri alaylı. Ulan şimdi sırası mı
türkünün?" (sh 66)
Yatsıdan sonra gider mi acaba Hamza? Zaten huysuz adamın
teki. Bir de bu iş çıktı. Hakikaten, neden böyle geçimsiz bu? " Neden
böyle geçimsizim? Hah. Dindar arkadaşlar bile beni radikal buluyorlar. Neden?
Tabi tabi. Siz sisteme entegre olun; sonra da zavallı Hamza'yı radikal bulun. İyi
numara! Peki arkadaşlar. Peki dindaşlar. Peki kardaşlar. Peki yoldaşlar.
Hamasete bağladım sonunda. Kışkışlayın beni, dışlayın beni. İşinize gelmiyorsa,
haşlayın beni. Aykırı bir motif olarak işleyin beni. Entel bir armut sayılırım,
dişleyin beni. Kendi kabuklarımı soyarken düşleyin beni. Uslanmaz devrimci diye
fişleyin beni. İdam edin, mapuslara atın, vurun, şişleyin beni. Şeytan azapta
gerek, taşlayın beni. Zırvalamaya başlarsam, sıvazlayın sırtımı, pışpışlayın
beni. Bakın sonunda hicvettim kendimi, haydi nolur alkışlayın beni.
Huzurlarınızda Hah ha Hamza. Sahnelerin yıldızı. Piyasanın çuvaldızı. Evli
olmadığı için henüz yok baldızı. Hah ha. Oğlum Hamza coştun yine, ne
yapıyorsun? Ne yapacağım: toplumcu gerçekçi ironi yapıyorum, melodramatik
parodi yapıyorum. Edebiyat çevrelerinde hoş karşılanmayacak bir dil ve üslup
buldum kendime. Otuz sene sonra anlaşılmaya karar verdim. Hem öyle daha havalı
duruyor. " (sh 71) Aklıma, derdi ne bunun böyle bu kadar diye bir soru
düşüyor ki, gecikmeden cevap geliyor. "Hamza, derdin nedir o zaman? Hamza
der, din nedir o zaman?"
Evet, dertlidir Hamza. Dert onu söyletir böyle. 21
yaşındadır ama, lüzumsuz tefrikanın hiç bir fayda sağlamadığının farkındadır.
Birileri bir şekilde grup veya fırka olacaktır elbette fakat, bunların da
üstünde olması gereken bir şey vardır, o: birlik ve istişaredir Hamza'ya göre.
Gariptir Hamza. Ailesi de bir gariptir. Babası 9 kardeştir. Her bir amcası ayrı
telden çalar. Sizin için bir özet geçersek, biri Erbakancı, biri Ülkücü, biri
Mücadeleci, biri Süleymancı, biri İrancı, biri BBPli, biri AKPli, biri Nurcu,
biri Kaynaklara dönelim'ci. Hamza bunları YARAMAZOV KARDEŞLER diye
isimlendiriyor. Fena da değil.
Hamza böyle söyleyince amcaları kızıyor. Madem bizi
beğenmiyorsun sen de bir cemaat kur diyorlar. Hamza da kızıyor o zaman: "
Ulan hepiniz Kuran ve Sünnet diyorsanız, niçin birleşmiyorsunuz? Derdim şu
değil. Herkesin cemaati tarikati yine kendinin olsun. Herkes Allah'a yine
bildiği yoldan gitsin: eyvallah. Bu rahmettir. Fakat cemaatler üstü bir
kardeşlik bilinci şart değil mi? Bir şura kurulacak, meseleler istişare
edilecek. Madem kaynak aynı. Madem hedef aynı. Çok mu zor? "(sh 82)
Sorun ne o zaman? Problem kimde? " Bizim
dindarlığımızın neyi eksik biliyor musun oğlum Hamza? Neyi? Dini boyutu
eksik." Ve bir yerde müslümanlara sesleniyor Hamza.(Keşke, tüm gençlik
böyle düşünse.) "Ey insanlar! Bir müslüman olarak ben, kurtuluşunuz için
bir imkan olmak üzere yaşıyorum. Beni iyi değerlendirin. Bir fırsatım ben.
Yararlanın benden. Yarın pat diye ölürsem, elimizden kaçırdığınıza pişman
olursunuz, söyleyeyim. Ah. Şaka yaptığımı zannedip gülüyorlar. Ciddi olduğumu
insanlara nasıl anlatsam? " (sh 97)
Hamza oğlum, yine neler söylüyorsun? "Valla aslında çok
derin şeyler söylüyorum. Üç cümlede otuz üç gönderme yapıyorum. Akşamları
televizyonun karşısına oturup saatlerce dizi film izleyen ve hayatı boyunca
toplam üç kitap okumamış bir adam, anlattıklarımı karışık buluyor. Hah!
Sevsinler! Sen aynanın karşısına geç de saçlarını karışık bul. Nuri Pakdil'i,
Sezai Karakoç'u, İsmet Özel'i okumamış adama ben ne anlatayım kardeşim. Hah ha.
Ve karşınızda Hah ha Hamza! Hah ha Hikmet'in amcasının oğlu ve İslamcı sürümü.
2009 model. Sınıfının lideri. Hah ha Hamza. Hah ha hapşu! diyecekmiş gibi
oluyor ama aldırmayın siz. Bayiinizden ısrarla isteyiniz. Vermezse kavga
çıkarınız. Ona gününü gösteriniz. Ulan bayii, deyiniz, nasıl olur da Hah ha
Hamza olmaz sende? Belediyeyi arayın yıksınlar burayı. Yerine park
yapsınlar." (sh 68) Haydaa. Çiçek böcek edebiyatı yapmak varken gene
gönderme yaptın. Başına bir şey gelecek göreceksin. "Bir adam, yazdıkları
yüzünden başı derde girmedikçe yazar sıfatıyla dolaşmasın ortalıkta. Ayıp diye
bir şey var." (sh 135)
Kafka: Kitap içimizdeki donmuş değerleri parçalayacak bir
balta olmalıdır. derdi. O hesap sanırım. Valla Hamzacığım, özellikle
öğrencileri tam da YGS üzeri iyice yumrukladın, sarstın zaten. Ne yapacak
çocuklar? Sınavlara çalışsınlar dünyayı kurtarmaya mı? " İyi dersler
arkadaşlar. Saaaağol. Türküm. Doğruyum. Çalışkanım. İlkem. İkilem. Dilemma.
Elma. Newton. Yerçekimi kanunu. Yerdekiler göktekilerin kanununu unutunca
karıştı koca dünya. Hey gidi koca dünya. Bazen diyorum ki bizim kafamızı neden
böyle ıvır zıvır şeylerle dolduruyorlar? Sonra hemen buluyorum cevabı: Sürekli
bunlarla meşgul olan genç düşünemez! Ulan bizi kim yönetiyor, nasıl yönetiyor,
kimliğimizi ve kültürümüzü koruyabiliyor muyuz, emperyalizm nedir vesaire..
SBS, ÖSS derken... aileler de çıldırdı. Üniversiteyi kazan ve iyi bir iş bul
diyorlar çocuklarına. Ee ne var bunda? Dindarlar üniversiteye gitmesin mi
birader? Anladım ama, gösterdikleri tek hedef bu. Çocuklarına " şehid olma
" ülküsü kazandıran kaç aile tanıyorsunuz? Oysa hadisi şerife göre, cihada
katılmadan veya cihad niyeti taşımadan ölen kişi münafıklıktan bir şube üzere
ölmüş olur. Dörtlük:
Ders çalışadursun Hamza./
Yerle bir oldu Gazze./
Test çözmeyi biliriz fakat,/
Cihadı öğretmediler bize./
Ağlamak üzeresin sanki Hamza? Yirmi bir yaşında delikanlı
adamsın, ağlanır mı? " Yirmi bir yaşındayım ama delikanlı falan değilim.
Delikanlı olsam İstanbul'u geri alırdım. Delikanlı olsam Roma'ya dikerdim
gözlerimi sonra. Hah! Oysa ben burnumun ucunu görmekten acizim. Kuklaya
çevirdiler beni şerefsizler. İplerim ellerinde. Dershane, sınav, üniversite..
Tek marifetim test çözmek. İstanbul'u kaybettim. Bağdat'ı kaybettim. Kudüs'ü
kaybettim. Hedefim süfli: iyi bir fakülte, yüksek maaşlı bir iş, mümkünse güzel
bir eş, sonra da güzel bir ev, son model araba, çor çocuk falan.. Kim düşürdü
lan beni bu hale? Ağlamak istedim ağlayamadım. Damarlarımda erkek kanı.
Kemirgen dişiler dişliyor rüyalarımı. Kotlu makyajlı kemirgenler.. Modern
fareler.. Amcalarım haftada bir vakıf toplantısında rahatlatıyor vicdanlarını..
Ve tabi Filistin için mayhoş yardım kampanyaları.. Başörtülü yengeler
kermeslerde yaş pastaların kremasıyla sarıyor Gazzeli çocukların yaralarını..
Ben Hamza.. Yirmi bir yaşındayım. Kova kova acı çekiyorum keder kuyularından.
Sizin bundan haberiniz var mı?" (sh 214)
İnsan, yarası yarasına denk geleni anlar Hamza.. Tıpkı bizi,
bizimkileri anlatıyorsun, haberimiz olmaz mı? Herkesin Raskolnikov'dan,
Olric'den bir sızısı var iken, islamcı gençliğin sızısı da, sızına denk düşer
elbet.. Emperyalistlerin en çok korktuğu şey nedir Hamza? "Büyüyünce ne
olacaksın?" sorusuna, "Şehit olacağım." cevabı veren neslin
yetişmesidir."
Öyleyse; gazamız mübarek olsun.
İyi Okumalar!
Hamza
Ömer Faruk Dönmez
İz Yayıncılık
224 Sayfa
Alıntı sayfası: http://www.kitaphaber.com.tr/hamza-omer-faruk-donmez-k933.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder